Yalovalı işadamı İlker Kaya'nın oğlu Yeditepe Üniversitesi Öğretim Görevlesi Dış Politika Yazarımız Furkan Kaya'nın sosyal paylaşım sitelerinde tıklanma rekoru kıran köşe yazısı:
Milli İstihbarat Teşkilatının Başarısının Perde Arkası
3 aydan fazla süredir Irak Şam İslam Devleti adlı yasa dışı örgütün elinde rehin tutulan 49
Türk diplomatı, örgütün eylem şiddetini en üst seviyeye çıkardığı ve ABD öncülüğünde
oluşturulan koalisyon güçlerinin saldırı planları yaptığı bir dönemde Milli İstihbarat
Teşkilatının yönettiği operasyon ile can kaybı yaşanmadan kurtarıldı. Her ne olursa
olsun diplomatlarımızın zarar görmeden Türkiye’ye getirilmesi büyük bir başarı olarak
değerlendirilmesi gerekirken, IŞİD ile Türkiye arasında pazarlık yapıldığı ve Türkiye’nin
örgüte karşılığında ne verdiği tartışmaları ülke gündemini meşgul ediyor.
IŞİD paraşütle bölgeye inmedi.
Daha önceki yazılarımda da vurgulamış olduğum üzere IŞİD paraşütle uluslararası gündeme
düşmüş bir örgüt değil. Suriye’de Esad karşıtı eylemlerin başladığı günden itibaren Özgür
Suriye Ordusu adı altında birçok yasa dışı örgüt ortaya çıkmaya başladı. Bunları kimisi
aşırılık yanlısı grupların temsilcilerinden oluşuyordu kimisi de El-Kaide terör örgütünün
uzantıları niteliğinde otorite alanı oluşturmaya çalışıyordu.
IŞİD’i oluşturan güçler Özgür Suriye Ordusunu paravan kullandı.
Dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan biri Suriye’de Baas rejimi karşıtı grupların
Esad’a karşı silahlandırılması ve maddi yardım sağlanması sürecinde bunun sağlıklı biçimde
nasıl yapıldığıdır. Bu süreçte kontrollü şekilde mühimmatların terör odaklı grupların
himayesine geçmemesi için dikkatle silahlandırılan muhalif grupların sonrasında elinden
IŞİD’in temelini oluşturan yasa dışı örgütler tarafından zorla mühimmatları alınarak gelir
kaynaklarına el konulmuştur. Elbette siyasi otoriteden bahsedemeyeceğimiz ve kaosun hakim
olduğu coğrafyada tam manasıyla kontrolü sağlamak veya örgütler arası diyalog düzeyi
belirlemek son derece güç.
IŞİD bugün Türkiye sınırına yakın köyleri işgal ediyor Irak topraklarında yer alan önemli
enerji kaynaklarından gelir elde ediyor. Ayrıca dünyanın birçok noktasında IŞİD taraflarına
rastlamak mümkün. Amerikalı gazeteci Foe’nin İngiliz aksanlı bir örgüt üyesi tarafından
öldürülmesi bunun açık ispatlarından biri.
Türkiye ve İran bireysel istihbarat ağını güçlü tutmalı.
Orta Doğu coğrafyası üzerinde menfaati olan ülkelerin başında ABD, Birleşik Krallık,
Rusya, Çin ile Fransa ve Almanya’nın başını çektiği Avrupa Birliği yer alıyor. Bir asırdan
fazla olduğu gibi esas amaç, zengin petrol kaynaklarının0 sorunsuz şekilde Batı pazarına
aktarılması ve enerji vanalarının başına Batı’nın şirketlerinin oturtulmasıdır. Bu hedef bundan
sonraki yüzyılda da değişmeyecektir. Fakat her seferinde bir “terör kuklası” ile bölgeye nüfuz
etmeye çalışan güçlere karşı özellikle Türkiye ve İran bireysel istihbarat ağının bağımsız
olarak işleyişini sağlamak zorundadır.
Yerel aşiretler ulusal güvenliği sağlamada anahtar rolünde.
Türkiye adına bu istihbarat ağının sorunsuz çalışmasını sağlayacak en önemli
enstrümanlardan biri bölgenin etkili aşiret gruplarıyla tesis edilecek diyalog mekanizmasıdır.
Orta Doğu gibi özel bir coğrafyada daha öncede bahsetmiş olduğum gibi merkezi devlet
otoritesinden artık bahsedebilmek son derece zor. Şehir devletlerinin otoritesi altında
şekillenecek yeni Orta Doğu’da bölgenin büyük aşiretleri de söz sahibi olacaklar.
MİT’in kurtarma operasyonunda yerel aşiretlerin rolü büyük.
49 Türk diplomatının burnu kanamadan IŞİD’in elinden Türkiye’ye getirilmesinde elbette
karşılıklı pazarlık olmuştur. Lakin bunu fidye şeklinde düşünmek yanlış olacaktır. Doğru olan
pazarlığın diplomasi ve Türk istihbaratının yoğunlaştırdığı diyalog süreci ile başarılmasıdır.
MİT tarafından IŞİD ile bağlantı kurulmasında yerel aşiretlerin rolü büyük. İşte yeni dönemde
Türkiye istihbaratı ile coğrafyasında etkin bir güç olmak için çevre coğrafyasında yer alan
güçlü yerel aileler ile de yakın temas halinde olmalıdır.
IŞİD biterse coğrafyaya huzur gelir mi?
Bir başka önemli husus IŞİD’e karşı savaşan gruplara sağlanan silah ve para desteğinin
örgütün ortadan kalkması halinde akıbetinin ne olacağıdır. 1991 Körfez savaşında Saddam
rejimine karşı silahlandırılan radikal Kürt gruplarının sonrasında bunları Türkiye’nin ulusal
güvenliğine karşı kullandığını göz önünde bulundurursak, IŞİD sonrası bölge güvenliğini
tehdit edecek terör odaklarının nasıl bertaraf edileceği sorusunun cevabının iyi düşünülmesi
gerekir.