Irak Kürt Bölgesel Yönetiminin (IKBY) gerçekleştirmiş olduğu “bağımsızlık referandumu” şüphesiz en fazla Türkiye’nin ve İran’ın ulusal güvenliği için sorun teşkil ediyor. ABD, İngiltere ve Rusya başta olmak üzere birçok ülke Barzani’nin uygulamış olduğu referandumuna tepki gösterseler de İsrail’in net bir şekilde Kuzey Irak Kürtlerinin ayrı bir ulus olarak bağımsız devlet kurma haklarına destek vermesinin satır aralarının iyi analiz edilmesi, uzun vadede uygulanan bu referandumun neticelerini daha öngörülebilir hale getirecektir. En önemli nokta ise Türkiye ve İran’ın coğrafyada planlanan yeni projelerin merkezinde olacağı göz ardı edilmemesidir.
Barzani neden referandum dedi?
Elbette Barzani’nin bu kararı şaşkınlıkla karşılanmadı. Belki de elindeki referandum kartı, bağımsız bir devlet olmaktan daha çok işine yarayacaktı fakat ilk yolu tercih etmesinin arkasında başka sebeplerinde olduğu aşikar. Öyleyse Barzani’yi referandum kararı almasındaki nedenler ne olabilir? Bu soruya birçok açıdan cevap bulmak mümkün. Fakat bunu sadece Kürtlerin de bağımsız devlet kurma hakkı vardır şeklinde cevaplamak sığ bir görüş olacaktır.
Terörler mücadele adında başka terör grupları meşru hale getiriliyor.
Irak’ın kuzeyinde bağımsız bir Kürt devletinin varlığı en çok Türkiye ve İran’ı yakından ilgilendiriyor. Ulusal güvenlik bakımdan Kürt devleti ne kadar iki ülke için tehlike oluşturuyorsa, İsrail için İran’a karşı emniyet sigortası olarak görülebilir. Arap Baharının başlamasından bu yana DAEŞ olmak üzere birçok “İslam” adı altında terör grubu ortaya çıktı fakat bu gruplardan en az tehdit İsrail’e karşı oldu. Orta Doğu coğrafyası terör grupları ile atomize edilirken, büyük devletler vekalet savaşlarını bu gruplar üzerinden sürdürme siyasetini benimsedi. DAEŞ, Irak’ta ve Suriye’de sözde kendi otoritelerini kurarken, ortaya çıkan rejim muhalifleri görünürde DAEŞ ile de mücadele ederek büyük devletlerden silah ve para yardımı etmeye başladılar.
Türkiye için PYD/YPG, PKK’ın organik devamıdır.
Şüphesiz bunun en somut örneği, ABD ve Rusya’nın DAEŞ ile mücadelede PYD ve YPG’ye verdikleri destektir. Bilindiği üzere PYD/YPG Türkiye için PKK terör örgütünün organik uzantısı olması nedeniyle terör örgütü listesinde yer alıyor. Fakat ABD net bir ifade ile PYD/YPG’yi terör örgütü olarak görmediklerini, esasen DAEŞ ile mücadelede etkin bir yapılanma olduklarını dile getirerek meşru hale getirmişlerdir. Ayrıca Suriye’de rejimin devamını savunan Rusya’nın da aynı yönde terörle mücadelede PYD’nin önemine vurgu yapması Türkiye’nin tepkisine neden olmuştur.
Amaç Türkiye’nin Suriye ve Irak sınırında Kürt devleti.
Türkiye’nin PYD ile PKK arasında bir fark olmadığına dair ABD’ye birçok somut delil sunmasına karşın tırlar dolusu silah ve mühimmatı PYD’nin kontörlüne bıraktı. Geçmişte olduğu gibi bu silahların Türkiye’ye karşı kullanılmayacağının garantisini vermek elbette imkansız fakat tüm bunların altında yatan en büyük gerekçe Türkiye’nin güney sınır hattı boyunca bir Kürt idaresini tesis etmek olduğu anlaşılmaktadır.
ABD, Yeni İpek Yolu Projesinden büyük endişe duyuyor, neden?
Irak’ın kuzeyinde bağımsız bir Kürt devletinin en büyük baskıyı Türkiye ve İran üzerinde oluşacağının bilincinde olan ABD, her ne kadar söylemsel olarak sonuçları tanımadıklarını ifade etseler de bağımsız Kürt devletinin, içerisinde Türkiye ve İran’ın da yer aldığı Yeni İpek Yolu Projesine büyük bir darbe oluşturacağının bilincinde. Şuan da ABD’yi en çok endişelendiren meselelerin başında Yeni İpek Yolu ile hava-kara-deniz ticaretinde Türkiye ve İran’ın jeopolitik gücünün artacak olması ve Çin’in küresel ticareti yönlendirecek olması var. Arakan’da Müslümanlara karşı başlatılan harekatın arkasında bölgeyi toplumsal infial ile istikrarsız hale getirmek ve İpek Yolu projesi içerisinde bu stratejik geçiş yolunu işlevsiz hale getirmek olduğu ihtimali değerlendirilmelidir.
Hülasa
Dolayısıyla Türkiye ve İran’ın yanı başında kurulacak bağımsız bir Kürt devleti uzun vadede en çok Yeni İpek Yolu projesine engel oluşturacaktır. Bunun Suriye’nin kuzeyindeki PYD kontrolündeki topraklar ile birleşmesi, Türkiye ve İran sınırlarındaki istikrarsızlık ve terör ihracının artması, Asya ve Avrupa arasında köprü gören bu iki ülkeyi kriz kapısı haline getirecek ve projenin jeopolitik derinliğini yok edecektir. Bu hususta Türkiye ve İran’ın yakın siyasi ve askeri diyalog mekanizmasını işletmesi iki ülkenin de bölgesel sorumluluğu ve ulusal güvenlikleri için zaruridir.